SEMİNER VE KONFERANSLAR
Tüm Seminerler için Tıklayınız.
FACEBOOK
TWİTTER
EĞİTİM İNSANI ÖZGÜRLEŞTİRMEKTE MİDİR YOKSA KÖLELEŞMESİNE Mİ SEBEP OLMAKTADIR?
EĞİTİM İNSANI ÖZGÜRLEŞTİRMEKTE MİDİR YOKSA KÖLELEŞMESİNE Mİ SEBEP OLMAKTADIR?

Eğitimin amacı bireylerin mali durumunu iyileştirmek ve ekonomik olarak rahat bir hayat yaşamalarını sağlamak mıdır? Eğitim toplumun refahını yükseltmek için mi yapılır? Bizi eğitime yönlendiren veya yönelmemizi sağlayan etkenler nelerdir? Yerleşik eğitimi tasarlayanların veya bize bir eğitim anlayışı dayatanların amaçlarının farkında mıyız? İnsana verilen eğitim onu özgürleştirmekte midir yoksa köleleşmesine mi sebep olmaktadır?

İnsan ancak fıtratına uygun ve var oluş amacına hizmet eden bir eğitim ile özgürleşebilir. Özgür insanlar ancak özgür bir eğitim ile inşa edilebilir. Eğitimin özgürlüğü ise ideolojik kaygılardan arınmasına ve ekonomik kaygılardan uzaklaşmasına bağlıdır.

Dünyada ve Türkiye’de eğitim anlayış ve düzenleri insanın doğal yapısına uygun değildir ve toplumun ortak çıkarlarına hizmet etmez. Eğitim sistemleri bireyleri kapitalizmin emek ve tüketim kölesi olarak yetiştirmeyi amaçlar. Bugün dünyada zenginliği tabana yaymayan, sınıfsal farklılıkları korumayı amaçlayan, insana işgücü ve tüketici bir meta olarak bakan, insanın fıtratına ve varoluş amacına aykırı bir eğitim anlayışı ve düzeni vardır. Bu düzen insana ve topluma hizmet etmemektedir. Yerleşik eğitim düzenleri insanın duygularını ve emeğini sömüren başta kapitalizm olmak üzere birtakım ideolojilere hizmet etmektedir. Fakat hayatın akışı içinde eğitimcilerin çoğu bunun farkında bile değildir.

İnsanın, kendini tanımasını, Rabbini bilmesini, varoluş amacının farkına varmasını sağlayacak; bu dünyada yalnız olmadığını, diğer varlıklarla birlikte yaşadığını, mülkün sahibiymiş gibi davranamayacağını, çılgınca tüketmek zorunda olmadığı için aslında hiç durmadan çalışmak zorunda olmadığını öğreten bir eğitim anlayışına ihtiyacı vardır.

Eğitim bireye, dünya nimetlerinde bütün canlıların hakkı olduğunu, ihtiyacından fazlasını biriktirip saklamanın değil paylaşıma açmanın gerektiğini öğretmeli. Eğitim, insanların sadece % 5'i ABD'de yaşadığı halde, dünyada üretilen mal ve hizmetlerin %25'ini tüketme hakkının olmadığını Amerikalılara öğretebilmelidir. Hakkından fazla tükettiklerinin aslında Afrika ve Asya’daki yoksulların hakkı olduğunu gözlerinin içine baka baka onlara söyleyebilmeli, söyleyebilecek cesarette bireyler yetiştirebilmelidir.

Eğitim aynı zamanda yoksul Afrikalıları ve Asyalıları, beyaz batılılar tarafından nasıl sömürüldüklerinin farkına varmalarını sağlamalı, onlara hakkını aramayı öğretmeli ve bunun için onu harekete geçirmelidir. Eğitim beyaz adamın dini ve silahı nasıl sömürü aracı olarak kullandığını siyah çocuklara öğretebilmeli. “Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu.” derken Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyatta’nın ne demek istediğini öğretebilmelidir. Eğitim, Vietnamlı, Afganistanlı, Iraklı ve Suriyeli çocuklara emperyalistlerin bombalarıyla babalarını, annelerini ve kardeşlerini nasıl öldürdüğünü öğretebilmeli ki eğitim olsun. Eğitim, sınıfsal farklılıkların, sosyal ve ekonomik adaletsizliklerin nasıl insanı insana köle haline getirdiğini öğretmedikçe, insanı özgürleştirmedikçe insanlığa bir iyilik yapmış olmayacaktır.

Eğitim insanlara zalimlerin bedenini, duygularını, emeğini, inançlarını hangi yöntemlerle sömürdüklerini de öğretmeli. Köleleştiren eğitimin ilk yapığı şey insanın benliğini parçalamak ve hem bireyi hem de eğitimcileri parçalanmış bir insan modeline inandırmaktır. Modern eğitim anlayışı insana; biyolojik, psikolojik ve sosyal olmak üzere üç farklı yönü olduğunu söyler, buna bilimsel bir kılıf uydurur ve insanı buna ikna eder. Bu anlayış insanın benliğini parçalar, onu fıtratından ve ruhundan uzaklaştırarak mekanik bir varlık haline getirir. Bunu başardıktan sonra insana bazı ödevleri ve sorumlulukları olduğunu söyler, onu köle gibi çalıştırarak emeğini sömürür. Fakat insana dayattığı görevler ve sorumlulukların önemli bir kısmı sermayeye hizmet etmek için planlanmış olduğundan bireyler kendi hayatlarını yaşayamadan, insanca bir hayat süremeden gençliklerini tüketirler. Artık kendilerinden verim elde edemeyecek kadar yaşları ilerleyince de karınlarını zor doyurabildikleri emeklilik yıllarına buruşturulup bir kenara atılırlar.

İnsan aslında beden ve ruh bütünlüğü içinde manevi yönü olan bir varlıktır. Bu bağlamda insan ancak kendi varlığını bu şekilde doğasına uygun anlarsa içebakış yapabilir, kendini tanıyabilir ve iç muhasebesini yapabilir. İnsan kendi fıtratını bilirse Rabbini bilir, varlığı anlar, hayatın anlamını kavrar ve ona bir anlam yükler. Kendini ve Rabbini bilen, hayata anlam yükleyen insan bilinçli ve güçlü olur. Böyle bir insanın sömürülmesi ve köleleştirilmesi artık çok zordur. Eğitim insana bu gerçeği fark ettirebilmelidir.

Bugün bize normal ve doğal gelen eğitim anlayış ve uygulamalarının birçoğu sanayi devriminden itibaren yani kapitalist sistemin temellerinin atıldığı 18. Yüzyıldan bu yana yerleşik hale gelmiştir. Mesela okullarda verilen biçimsel eğitim, ders programları, sınıf oturma düzeni, aşırı disiplin uygulamaları, totaliter yaklaşımlar, okulu bir hapishaneye, öğretmenleri gardiyanlık yapmaya zorlayan kanun ve yönetmelikler hepsi köle düzeninin bir parçasıdır.

Batının faydacı yaklaşımının eğitim aracılığıyla kendine köle yetiştirmekten başka bir amacı yoktur. Kapitalist sistemin daha çok kazanmak ve daha çoğuna sahip olmak için ekonomik ihtiyaçlarına göre zihin ve emek gücü yetiştirmekten başka bir amacı yoktur. Bu öyle zalim bir sömürüdür ki insanı kendine bile zaman ayıramayacak kadar çok çalıştırır.

Peki, insan bu tuzağa nasıl düşer? Kapitalizm, elinde ihtiyacını karşılayan bir telefonun olmasına rağmen, sana yeni bir telefona ihtiyacın olduğunu hissettirir. Sonra o telefonu almak için sana daha çok çalışman gerektiğini telkin eder. Çok çalışmana rağmen emeğinin karşılığını sana vermediği için o telefonu ücretinle alamazsın. Kapitalizm sana telefonu alman için kredi verir. Sen de hem ihtiyacın olmayan telefonun ücretini hem de kredinin faizini ödersin. Kapitalist bir taşla üç kuş vurarak daha da zengin olur. Sen ise emeğin sömürüldüğü, ihtiyaç fazlası bir telefona harcama yaptığın ve faiz ödediğin için iyice fakirleşirsin.

Saygılarımla.

01.01.2017 / İstanbul

Muhammet YILMAZ

Öğretmen/Eğitimci-Yazar

https://www.facebook.com/sayfamuhammetyilmaz

https://twitter.com/muhammet_yilmaz

http://www.muhammetyilmaz.com

-

İnstagram'dan Takip edebilirsiniz Twitter'den Takip edebilirsiniz Twitter'den Takip edebilirsiniz
-