SEMİNER VE KONFERANSLAR
Tüm Seminerler için Tıklayınız.
FACEBOOK
TWİTTER
Duyurular

-----

Konferanslar Seminerler Atölyeler

Amaç, İçerik ve Eğitim Süreçleri için tıklayınız 

Konferans, Seminer ve Atölye çalışması isteklerinizi
muallimmy@gmail.com e-posta adresine yazabilirsiniz.

----

Muhammet Yılmaz'ın Seminer ve Konferans Programlarından Bazıları

(Seminerlerin yeri konusu ile ilgili bilgi almak için iletişim bölümünden bilgi talep edebilirsiniz.)

 
  • 24 Şubat 2024-KONYA
  • 17 Şubat 2024-ANKARA
  • 06-07 Şubat 2024-KOCAELİ
  • 20 Ocak 2024-ANKARA
  • 09 Ocak 2024-ÇATALCA
  • 06 Aralık 2023-AKSARAY
  • 30 Kasım 2023-KONYA
  • 21 Kasım 2023-GÜNGÖREN
  • 18 Kasım 2023-BURSA
  • 09 Ekim 2023-İSTANBUL
  • 13 Eylül 2023-ANKARA
  • 06 Eylül 2023-İSTANBUL
  • 05 Eylül 2023-KOCAELİ
  • 01 Eylül 2023-ANKARA
  • 21 Temmuz 2023-RİZE
  • 02 Mayıs 2023-DENİZLİ
  • 15 Nisan2023-İSTANBUL

 

ÇOCUKLARA SORUMLULUK ALMAYI BÜYÜKLER ÖĞRETİR (Bir Çocukluk Hatırası)

ÇOCUKLARA SORUMLULUK ALMAYI BÜYÜKLER ÖĞRETİR

(Bir Çocukluk Hatırası)

     Geçenlerde bir gurup eğitimci arkadaşla yemeğe çıktık. Biz servisi beklerken yanımızdaki masada dört yaşlarındaki çocuklarıyla birlikte yemek yiyen bir anne baba vardı. Çocuğun herhangi bir bedensel veya zihinsel sorunu yoktu. Ama dört yaşındaki bir çocuğun üstüne dökmeden rahatlıkla kendisinin yiyebileceği yemeği ona annesi yediriyordu. Baba da anneye, çocuğu nasıl yedirmesi gerektiği ile ilgili direktifler veriyordu. Yanımdaki arkadaşlardan biri "İşte çocuğun geleceği ancak böyle katledilebilir." deyiverdi. Aslına bakarsanız çok haklıydı. Anne baba bunu çocuğuna kötülük için değil iyilik olsun diye yapıyordu. Ama maalesef çocuklarına zarar veriyorlardı.

     Anne babanın konuşmalarından ve kullandıkları kavramlardan anlaşıldığı kadarıyla eğitim düzeyleri oldukça yüksekti. Giyimleri düzgün, davranışları olgun, oturup kalkmaları gayet iyiydi. Kullandıkları eşyalardan varlıklı olduklarını anlamak da zor değildi. Demek ki bazen iyi eğitimli olmak iyi eğitimci olmak anlamına gelmiyordu. Özellikle iyi bir anne baba ve öğretmen olmak için buna yönelik iyi bir eğitim almak ve kendini bu eğitimci yönüyle geliştirmek gerekiyordu.  

     Yanımızdaki aile kendileri yemeklerini yiyip çocuklarına da yedirdikten sonra kalıp oradan ayrıldılar. Biz de kendi aramızda konuyu eğitim boyutuyla tartışmaya başladık. Konuşmalar arkadaşların kendi yaşadığı örnekleri anlatmasıyla keyifli bir hal aldı. Herkesin konu ile ilgili yaşanmış veya şahit olunmuş hatıraları vardı.

     Arkadaşlardan biri bize bir hatırasını anlattı:

     “Annenin çocuğu yedirdiğini görünce bir anda aklıma ilkokul mezunu ama arif bir insan olan babam geldi. İlçeye sekiz kilometre mesafede bir köyde yaşıyorduk. Henüz yedi yaşındaydım. Bir ayakkabıya ihtiyacım vardı. Babam bana "Ayakkabını gidip kendin alacaksın." dedi ve bir miktar para verdi. Bu parayla dolmuş paramı vereceğimi, karnım acıkabileceği için çarşıda bir de yemek masrafım olacağını açıklayıp paranın geri kalan kısmıyla da ayakkabı almam gerektiğini söyledi. Aslında çok korkmuştum. Daha önce çarşıya yalnız hiç gitmemiştim ve tek başıma da dolaşmamıştım. Bir yandan korktuğumu babama söyleyemiyordum diğer yandan da babamın beni büyümüş ve adam olmuş yerine koymasından çok memnundum. Cesaretimi topladım ve büyük bir özgüvenle bana uzatılan parayı alıp yola çıktım.

     Yüreğim pırpır ederek dolmuşa bindim. Dolmuş dediğim de Willys Jeep. Yani sadece beş altı kişinin binebildiği Amerikan malı, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma her tarafı dökülen küçük bir pikap. Ülkemiz küçük Amerika olma hayalleri kurduğu yıllarda, Amerika’nın da bize sattığı hurdalar. Neyse, hoplaya zıplaya çarşıya vardım. Daha önce yerini bildiğim birkaç ayakkabıcıya gidip gözlem yaptıktan sonra beğendiğim ayakkabıyı alıp artan paranın bir kısmıyla da çarşının börekçisinde karnımı doyurdum. Kaçırma veya yer bulamama korkusu olduğu için hemen dolmuşun bulunduğu yere gittim ve oturdum.

     Eve döndüğümde babam sırtımı sıvazlayarak büyük bir iş başardığımı, benimle gurur duyduğunu söyledi, ayakkabılarımı da çok beğendiğini ekledi. Annem benim çarşıya yalnız gittiğimi öğrenmiş ve babamla tartışmıştı. O, anne yüreği ile daha aldığım ayakkabılara bile bakmadan bana sımsıkı bir sarıldı ve sağ salim eve geldiğim için Allah’a şükretti.

     Kendime güvenim artmıştı. Artık kendi ihtiyaçlarımın önemli bir kısmını başkalarına ihtiyaç duymadan kendim karşılayabileceğime ve kendi ayaklarım üzerinde yaşayabileceğime inancım artmıştı. Yıllar sonra eğitimci olunca, unutamadığım bu konuyu babamla konuştuğumda beni bilerek ve planlayarak tek başıma ayakkabı almaya gönderdiğini, amacının sadece kendime güvenimi kazanmam olmadığını daha başka kazanımlarım da olduğunu söylemiş ve bunları tespit etme görevini de bana vermişti. Anladım ki ben eğitimci olsam da babam beni hala eğitmeye devam ediyordu.”

Muhammet YILMAZ

Öğretmen/Eğitimci-Yazar

https://twitter.com/muhammet_yilmaz