SEMİNER VE KONFERANSLAR
Tüm Seminerler için Tıklayınız.
FACEBOOK
TWİTTER
Duyurular

-----

Konferanslar Seminerler Atölyeler

Amaç, İçerik ve Eğitim Süreçleri için tıklayınız 

Konferans, Seminer ve Atölye çalışması isteklerinizi
muallimmy@gmail.com e-posta adresine yazabilirsiniz.

----

Muhammet Yılmaz'ın Seminer ve Konferans Programlarından Bazıları

(Seminerlerin yeri konusu ile ilgili bilgi almak için iletişim bölümünden bilgi talep edebilirsiniz.)

 
  • 24 Şubat 2024-KONYA
  • 17 Şubat 2024-ANKARA
  • 06-07 Şubat 2024-KOCAELİ
  • 20 Ocak 2024-ANKARA
  • 09 Ocak 2024-ÇATALCA
  • 06 Aralık 2023-AKSARAY
  • 30 Kasım 2023-KONYA
  • 21 Kasım 2023-GÜNGÖREN
  • 18 Kasım 2023-BURSA
  • 09 Ekim 2023-İSTANBUL
  • 13 Eylül 2023-ANKARA
  • 06 Eylül 2023-İSTANBUL
  • 05 Eylül 2023-KOCAELİ
  • 01 Eylül 2023-ANKARA
  • 21 Temmuz 2023-RİZE
  • 02 Mayıs 2023-DENİZLİ
  • 15 Nisan2023-İSTANBUL

 

Dershaneler Sorunu Kendi Düzleminde Tartışılmalıdır

Dershaneler Sorunu Kendi Düzleminde Tartışılmalıdır

            Milli Eğitim, eğitim bilimleri ve ülkenin geleceğini ilgilendiren yüksek çıkarları etrafında tartışılması gereken bir konu neden bir politik hesaplaşmanın malzemesi haline gelmektedir? Toplum olarak bir konuyu kendi düzleminde tartışamamak gibi garip bir özelliğimiz var. İşin kötü tarafı bu durumun farkında olanlarımızın sayısının oldukça az olmasıdır. Kendi düzlemi dışında başlayan bir tartışmanın şiddeti arttıkça, olaya müdahil olanların çoğu asıl sorundan uzaklaşmaktadırlar. İşin daha da kötü tarafı ise bu kişilerin sorunun çözümüne katkıda bulunduklarını düşünürken yeni bir toplumsal sorunun temelini atmalarıdır.

            Acaba sorunu ortaya atanlar ve tartışmayı başlatanlar aynı durumda mıdır? Açık bir cevap vermek gerekirse bu sorunun cevabı kocaman bir “HAYIR!”dır. Milli Eğitimimiz üzerindeki etkileri konusunda dershanelerin kapatılmasını isteyenler de kapatılmasın diye mücadele edenler de durumun farkındadırlar. Ayrıca eğitimcilerin, politikacıların, dershane sahiplerinin ve orada çalışan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu konu hakkında yeterli bilgiye sahiptirler.

            Dershaneler sınava dayalı, öğrencileri sıralayan ve bu sıraya göre onlara değer veren çarpık eğitim sisteminin bir sonucudur. Eğitimi uhdesinde tutan devlet mekanizması vatandaşa her okulda aynı imkânları sunamadığı için vatandaş da çocuğunu daha iyi bir okula gönderme kaygısı ile sınavlara hazırlanmasını istemiş, böylece dershaneler eğitim sistemimiz içinde okuldan daha önemli bir eğitim kurumu haline gelmiştir. Dershanelerin geleceği ile ilgili tartışmalarda en gerçekçi tespitler bu konuda yapılmış ve bizi bu sonuca götüren etkenler ortadan kalkmadıkça dershaneleri kaldırmanın bir çözüm olamayacağı ifade edilmiştir.

            Peki, ne oluyor da dershane sorunu kendi düzleminde değil de sorunun çözümüne katkı sağlamayacak, toplumdaki kamplaşmalara bir yenisini ekleyecek başka bir zeminde tartışılıyor? Bu sorunun cevabı çok da zor değildir. Taraflar konu ile ilgili görüşlerinin bir kısmını kendi hesaplarına aykırı sonuçlar doğurabileceği için açıkça ifade etmekten çekinmektedir.

            Türkiye’de dershanelerin varlığı sadece bir eğitim sorunu değildir. Bu sorunun siyasi ve sosyal yönleri daha ağır basmaktadır. Devletin, okullara alternatif eğitim kurumlarının varlığını kabul etmesi de, sorunun eğitim bilimleri açısından makul görülmesi de kabul edilemez. Bu sebeple iktidar devlet olmanın verdiği refleksle konuyu kestirmeden halletmenin yollarını aramaktadır.

            Eğitim bilimleri açısından ise asıl sorun eğitim sistemindeki çarpıklık ve dershanelerin varlığı nedeniyle düşünmeyen, sorgulamayan, kendini ifade edemeyen, yeteneklerini keşfedemeyen, kendini hayata hazırlayacak becerilerini geliştiremeyen bir nesil yetiştirmenin ülkenin geleceğini ipotek altına alma riskinin yüksek olmasıdır.

            Tartışmada çok fazla gündeme gelmeyen konulardan biri de dershanelerin oluşturdukları ekonomik faaliyetlerdir. Yüzlerce yatırımcının sermaye bağladığı, binlerce öğretmenin istihdam edildiği, test yaprakları ve kitapları ile birlikte milyarlarca liraya ulaşan bir ekonomik faaliyetin sona ermesi yüzbinlerce insanı rahatsız edecek boyuttadır. Devletin yaklaşımı “Bana ne?” diyerek bu işin içinden sıyrılmak olmamalıdır. Devlet bu sorunun çözümünde üzerine düşeni yapmakla sorumludur.

            Tartışmaların belli bir dershane grubu üzerinden yapılması ise sorunun çözümünü iyice zorlaştıran başka bir unsurdur. Dershanelerle ilgili yukarıda açıklamaya çalıştığımız tespitler her dershane için geçerlidir. Ancak belli bir misyona sahip sosyal bir grup dershanelerin kapatılmasına daha fazla karşı çıkmakta ve daha sert muhalefet etmektedir. İş öyle bir boyuta ulaşmıştır ki dershanelerin kapatılması ile ilgili, taraflar din ve inançları ifade eden kavramlarla konuşmaya başlamıştır. Sorunun büyümesine sebep olan ama konuşulmayan tarafı da burasıdır. Sosyal bir grup, dershaneleri kendi misyonuna uygun insan yetiştirme mekanizması olarak görmektedir. Devlet de yavaş yavaş toplumsal bir dengesizliğe yol açtığını düşündüğü ve gelecekte ülkenin yüksek çıkarlarına zarar vermesinden çekindiği bu duruma müdahale etme refleksi ile hareket etmektedir. Böylece devlet mekanizması toplumun zararına olabileceğini düşündüğü gelişmeyi dengeleyecek politikalar üretmeye çalışmaktadır.

            Konunun geldiği bu noktada kim haklı kim haksız tartışmalarından, politik kısır çekişmeler ve çıkar çatışmalarından ziyade dershaneler sorunu Milli Eğitim ve eğitim bilimleri ekseninde ele alınıp tartışılmadan sağlıklı sonuçlara ulaşılması mümkün değildir.     

Muhammet YILMAZ

Öğretmen-Eğitimci-Yazar

Web: www.muhammetyilmaz.com

Twitter: https://twitter.com/muhammet_yilmaz