SEMİNER VE KONFERANSLAR
Tüm Seminerler için Tıklayınız.
FACEBOOK
TWİTTER
Duyurular

-----

Konferanslar Seminerler Atölyeler

Amaç, İçerik ve Eğitim Süreçleri için tıklayınız 

Konferans, Seminer ve Atölye çalışması isteklerinizi
muallimmy@gmail.com e-posta adresine yazabilirsiniz.

----

Muhammet Yılmaz'ın Seminer ve Konferans Programlarından Bazıları

(Seminerlerin yeri konusu ile ilgili bilgi almak için iletişim bölümünden bilgi talep edebilirsiniz.)

 
  • 07 Mayıs 2025-DİYARBAKIR
  • 03 Mayıs 2025-NİĞDE
  • 26 Nisan 2025-BOLU
  • 19 Nisan 2025-ERZURUM
  • 12 Nisan 2025-KAYSERİ
  • 22 Mart 2025-SAMSUN
  • 15 Mart 2025-İSTANBUL
  • 08 Mart 2025-KOCAELİ
  • 01 Mart 2025-KONYA
 
  • 15 Şubat 2025-ESKİŞEHİR
  • 10-11 Şubat 2025-BALIKESİR
  • 21 Aralık 2024-KONYA
  • 14 Aralık 2024-BURSA
  • 07 Aralık 2024-TRABZON
  • 30 Kasım 2024-ANKARA
  • 23-24 Kasım 2024-ORDU
  • 21 Mayıs 2024-TRABZON
  • 24 Şubat 2024-KONYA
  • 17 Şubat 2024-ANKARA
  • 06-07 Şubat 2024-KOCAELİ

 

Enerjimizi Sömüren Eğitim Sistemi

Önceki hafta on ikinci sınıflardan birine derse girdiğimde öğrencilerimin yüzünde gençliğin ışığını göremedim. Yorgun, bitkin, heyecansız ve moralsiz görünüyorlardı. Onlara “Hayırdır ne bu hal, hiç ışık vermiyorsunuz?” diye takılınca öğrencilerimden biri “Hocam eğitim sistemi enerjimizi sömürüyor.” şeklinde bir tepkide bulundu. Gencecik insanların enerjilerini bitiren ve onları ışıksız bırakan neydi, kimdi bunun sorumlusu ve gençlerin hareketli, enerjik, cıvıl cıvıl olarak tekrar doğal hallerine dönmeleri için ne yapılabilirdi?

Eğitimin amacı bireyi sosyalleştirerek kendine ve içinde yaşadığı topluma değer katabilecek bir düzeye ulaştırmaktır. Ancak eğitim sistemimiz değil bu amacı yerine getirmek, aksine kendi ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan uzak sosyal sorumluluklarının farkına varamayan ve içinde yaşadığı topluma çoğu zaman sorun olabilecek potansiyelde bireyler yetiştirmektedir. Hâlbuki eğitim sisteminin bireylerin ve toplumun bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak bu ihtiyaçlara cevap verebilecek donanımda insanların çoğalmasına zemin hazırlaması gerekirdi.

Eğitim sistemimiz okulların eğitim kalitesindeki dengesizlik ve devletin her okulda aynı imkânları sağlayamaması gibi sebeplerle sınava dayalı bir sistem üzerinde kurgulanmıştır. Bu sistem sadece çoktan seçmeli test tekniği ile öğrencileri sıralamaktadır. Oysa ezberlenmiş kuru bilgiler tek başına insanı tanımak ve yönlendirmek için asla yeterli değildir. İnsan, farklı yetenekleri olan çok yönlü bir varlıktır. Sadece test tekniği ile yapılan sınavların sonucunda öğrencileri sıralayıp okullara yerleştirmek insanlığa yapılabilecek en büyük ihanettir.

Sınava dayalı bu eğitim sisteminde okuyan çok başarılı pırlanta gibi öğrencilerim var. Ders çalışma, bilgileri ezberleme ve test çözme konusunda çok başarılılar. Okuldan mezun olup iyi bir üniversiteye gideceklerine dair hiçbir şüphem yok. Ancak aynı başarıyı hayatın acımasız sorunları karşısında gösterebilecekleri konusunda emin değilim. Yetiştirdiğimiz insanların akademik başarıları yüksek olmasına rağmen karşılaşmaları muhtemel sorunları çözemeyebilecek olmaları, eğitim sistemimizde insan kıyımı yapıldığının bir göstergesidir.  Bu demektir ki eğitim sistemimiz insan yetiştireceğine insan öğütmektedir.

Eğitim sistemi insanımızın çocukluk ve gençlik çağında tatması gereken duygulara ulaşmasına ve yaşına uygun davranışlar sergilemesine engel olmaktadır. Bu durum olgunluk dönemlerinde psikolojik sorun olarak karşılarına çıkacak ve iyi bir hayat sürmeleri umulurken hayatlarının zehir olmasına sebep olacaktır.  Bu sistemde öğrenci hiçbir zaman hayatında bir işi yaramayacak kadar ayrıntılı bilgileri ezberlemesine rağmen bunları yorumlayıp kendini ifade etmekten aciz bırakılmaktadır. Eğitim sistemi bütün insanları tekdüze robotlar haline dönüştüren bir yapıya sahiptir.

Okullarımızdan mezun ettiğimiz öğrencilerin çoğu sosyalleşmesini tamamlayamamış, test kitaplarına bakmaktan çevresine bakamayan, girişimcilikten uzak, çekingen, başarıyı bir net daha fazla yapmak olarak algılayan, sanattan ve spordan uzak, yetenek ve duygularını yaşayamayan ve ifade edemeyen bireyler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Başka bir öğrencimin deyişiyle “Bu eğitim sistemi ruhumuzu da huzurumuzu da sömürmektedir.”

Eğitim sistemimizde yıllardan beri bazı değişiklikler yapılarak iyileştirilmeye çalışılsa da bunlar hazırlıksız ve plansız yapılmış; politik kaygılar, kişisel menfaatler işin içine katılmış, buna bir de bürokrat ve politikacıların sorun çözme becerilerinin yetersizliği katılınca sistemin iyileştirilmesi başarısız olmuştur. Bu başarısızlığın en önemli sebeplerinden biri de değişikliklerin merkezi otorite tarafından masa başında ve rahat koltuklarında “Ben yaptım, oldu.” şeklinde otoriter bir tavırla gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Zor olmakla birlikte buna dur demenin yol ve yöntemleri vardır. Ancak öncelikle ilkesel hareket edilmeli ve sorunun çözümüne geçmeden önce temel prensipler belirlenmelidir. Zira ilkesizlik insanı başarısızlığa götüren temel nedenlerden biridir.

Öğretmenler olarak çoğunlukla konuya duyarsız ve sorunun çözümü için proje geliştirmekten uzak olduğumuzu biliyor ve kabul ediyorum. Bunun yanında hem teorik hem de pratik açıdan kendini yetiştiren, eğitim ile ilgili sorunların çözümü için çaba sarf eden, yani bu işin mutfağında konunun uzmanı olarak kabul edilebilecek öğretmenler de var. Öğretmen sistemin doğru ve yanlış yönlerini, tıkandığı noktaları ve çözüm gerektiren sorunlarını herkesten daha iyi görür. Bu sebeple önce Milli Eğitim Bakanlığı büyüklük taslama huyu ve otoriter tavrından; akademik camia da kibrinden vazgeçmeli ve bu konuya kafa yoran öğretmenlerden eğitim sisteminin iyileştirilmesi veya yeni bir eğitim sistemi oluşturulması konusunda yararlanmalıdır.

Bu yazımız konuya giriş niteliğinde olup gelecek yazılarda yeni bir eğitim sistemi için yol haritası konusunda çözüm öneri sunmaya çalışacağım.

Muhammet YILMAZ

Öğretmen/Eğitimci-Yazar

Web: www.muhammetyilmaz.com

Twitter: https://twitter.com/muhammet_yilmaz