-----
Konferanslar | Seminerler | Atölyeler |
![]() |
![]() |
![]() |
Amaç, İçerik ve Eğitim Süreçleri için tıklayınız
----
Muhammet Yılmaz'ın Seminer ve Konferans Programlarından Bazıları
(Seminerlerin yeri konusu ile ilgili bilgi almak için iletişim bölümünden bilgi talep edebilirsiniz.)
|
|
(Hangi) Cumhuriyet Fazilettir?
İnsanoğlu güvenliğini sağlamak, üretim yapmak ve birlikte barış içinde yaşamayı kolaylaştırmak için eski çağlardan beri sosyal ve siyasi organizasyonlar gerçekleştirmektedir. Bu organizasyonların çoğu şehir devletleri, imparatorluklar ve ulus devletler olarak şekillenmiştir. Dünya tarihinde ilk şehrin sekiz bin yıl önce kurulmuş olan Filistin’deki Eriha olduğu bilinmektedir. İnsanların yerleşik hayata geçtikleri, tarım yapmaya başladıkları ve hayvanları evcilleştirdikleri ilk bölge de “Bereketli Hilal” denilen Mezopotamya ve Filistin bölgeleridir.
Sosyal ve siyasi organizasyon yapabilen toplumlar medeniyet inşa etmekte de oldukça başarılı olmuşlardır. Toplumların tarihte gerçekleştirdikleri büyük işlerin veya yaptıkları olağanüstü yapıların genellikle teknik yönü daha çok dikkat çeker. Ancak insanların bu başarılarının temelinde güçlü bir sosyal ve siyasi organizasyon kurma becerileri daha fazla etkilidir. Mesela Mısır piramitleri hep teknik açıdan dikkat çekici olmuştur ve hala bu açıdan gizemleri araştırılmaktadır. Oysa piramitlerin yapılmasında Mısır toplumunun sosyal ve siyasi organizasyon becerisi çok daha önemli bir rol oynamıştır.
Devlet siyasi bir organizasyondur. Başta adalet, güvenlik ve eğitim olmak üzere toplumun ortak işlerinin yürütülmesi, yaşanan sorunların çözümü ve yaşanabilecek sorunların önüne geçilmesi için devletler gerekli kurumlardır. Devletlerin nasıl yönetilmesi gerektiği insanoğlunun üzerinde en fazla düşündüğü ve uğrunda mücadele verdiği konulardan biridir. Devlet güç demektir. Bu sebeple yönetimini elinde bulunduran kişi veya gruplar gücü de elinde bulunduruyor demektir. Bundan dolayı tarih iktidar mücadeleleriyle doludur.
Devletlerin başta cumhuriyet, monarşi ve oligarşi olmak üzere birbirinden farklı yönetim biçimleri vardır. Oligarşi bir ülkeyi sadece belli bir grubun yönetmesi ile ortaya çıkmış bir yönetim biçimidir. Ülkeyi yöneten bu grup genellikle askeri, siyasi veya ekonomik açıdan o ülkenin önde gelen gruplarından biridir. Oligarşinin en önemli özelliklerinden biri küçük bir azınlığın devleti yönetmesidir. Bu yönetim biçiminde küçük azınlık çoğunluğa tahakküm edebilir, onları sömürebilir ve onlara zulmedebilir. Monarşi devleti bir kişinin yönetmesi demektir. Kral, sultan, hükümdar gibi sıfatları kullanan bu kişi hayatı boyunca devlet başkanı olarak kalır.
Devlet veya hükümet başkanının halk tarafından seçildiği yönetim biçimleri cumhuriyet olarak tanımlanır. Cumhuriyet sisteminde millet devlet başkanını seçer ve devletin işlerini halkın seçtiği meclis yürütür. Bazı cumhuriyetlerde halk sadece meclisi seçer, halkın seçtiği meclis de devlet başkanını seçer. Her nasıl olursa olsun, yöneten kişiler ve dolayısıyla yönetenler seçimle belirlenir ve denetlenir. Bu bağlamda cumhuriyet ile demokrasi birlikte değer kazanır. Demokrasi vatandaşların, siyasi organizasyonunda eşit haklara ve yetkilere sahip olduğu bir yönetim aracıdır. Demokrasinin olmadığı ama ismi cumhuriyet olan devletlerin gerçek bir cumhuriyet olduğunu düşünmek mümkün değildir.
Tarihte yönetim biçimleri ile ilgili çalışmalar yapmış ünlü filozoflar vardır. Bunlardan biri Eflatun diğeri de Farabi’dir. Eflatun Devlet isimli eserinde ideal olan siyasi yapılanma ve yönetim biçimini incelemiş ve temel ilkelerini ortaya koymuştur. Ünlü İslam düşünürü Farabi ise El-Medinetü'l-Fazıla (İdeal Devlet) isimli eserinde iyi bir devlet yönetiminde ve iyi bir devlet başkanında bulunması gereken ilkeleri açıklamıştır.
Hz. Muhammed vefat ettiği zaman Medine’de İslam toplumunun ileri gelenleri bir toplantı düzenleyip Hz. Peygamber’in yerine geçecek bir halife seçmişlerdir. İlk halifenin seçimi o zamanın şartlarına göre oldukça ileri düzeyde bir çeşit cumhuriyet anlayışını yansıtır. Hz. Muhammed hem bir peygamber hem de bir devlet başkanıydı. Yerine seçilen Hz. Ebu Bekir onun peygamberlik görevini değil devlet başkanı görevini üstlenmiştir. Osmanlı Devletinde cumhuriyet fikri ilk defa 19. yüzyılın sonlarına doğru Genç Osmanlılar ve Mithat Paşa tarafından savunulmuştur. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere milli mücadelenin ileri gelenlerinden bir kısmı da cumhuriyeti savundukları için yeni devletin yönetim biçimi cumhuriyet olarak ilan edilmiştir.
Cumhuriyet her ne kadar diğerlerine göre daha iyi bir yönetim biçimi olarak kabul edilse de kutsanması gereken bir sistem olarak görülmemelidir. Cumhuriyetin çok farklı uygulama biçimleri vardır. Örneğin Faşist İtalya ve Nazi Almanya’sı da bir cumhuriyetti. Orada seçimler yapılıyor, milletvekilleri ve devlet başkanları seçimle işbaşına geliyordu. Ama yönetimler tek parti iktidarına dayanıyor, muhalefetin özgürce seçimlere girmesi engelleniyor, muhalif sesler baskı ile susturularak tek kişi otoriter bir yönetim sergiliyordu. Bu bağlamda açıkça ifade etmek gerekirse muhalefetin baskı ile susturulduğu, seçimlerin göstermelik yapıldığı tek parti iktidarlığı sistemi görünüşte öyle olsa da gerçekte bir cumhuriyet sistemi değildir.
O halde birlikte barış içinde yaşamak için “Nasıl bir cumhuriyet?” sorusunun cevabı önemli olmalıdır. Önce ülkemizde farklı dini ve etnik kimliklerin olduğu, insanların günlük hayatla ve devletin yönetimi ile ilgili farklı düşüncelere sahip olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Farklılıkların devlet yönetiminde temsil edilmesi cumhuriyet ve demokrasinin bir gerçeği olarak görülmelidir. Bu anlamda hak ve özgürlüklerden herkesin eşit olarak yararlanması ilkesi her zaman öncelikli olmalıdır. Görevi ve gücü ne olursa olsun belli bir grubun devleti yönetmeye daha fazla hak sahibi değildir. İnsanların sosyal statüleri ve ekonomik durumları yönetime gelmelerine engel olmamalıdır. Vatandaşların yönetime katılmaları için bütün yollar açık olmalı ve vatandaşlar arasında fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
Sonuç olarak doğru anlamak, demokrasi ile birlikte uygulamak ve özgürlükleri genişletip yaygınlaştırmak şartıyla cumhuriyet insan fıtratına uygun iyi yönetim biçimi olarak kabul edilebilir. Çoğunluğun haddini bilip azınlığa zulmetmediği aksine haklarını koruduğu, azınlığın da haddini bilip benim dediğim olacak diye dayatmadığı bir cumhuriyette yaşamak dileklerimle bayramınızı tebrik ederim.
Muhammet YILMAZ
Öğretmen-Eğitimci-Yazar
Twitter: https://twitter.com/muhammet_yilmaz