İNSAN VE İSLAM
Bir Anlama Çabası
Bu eser, “İnsan kimdir? ve “İslâm nedir?” sorularına anlam boyutunu önceleyerek cevap bulmayı, başta gençler olmak üzere sorgulayan, anlama gayreti içinde olan herkesin İslam’ı ana hatları ile doğru anlamasına, insanın neye inandığını bilmesine, hangi ibadeti niçin yaptığının farkında olmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Müslümanların Akıl İle İmtihanı Önceki gün kamuoyunda tanınan bir “Hocaefendi!”nin internete düşen konuşmasına şahit olduk. Konuşmada şu çarpıcı ifadeler vardı: “Aklı kenara koymadan, vahye uymadan cennete gidemeyiz.”, “İyi ki okumamışım okul filan yaa! Belki ben de çok sivri bir akıllıyım, ben de 'Kuran'ı inceleyelim' derdim. Öyle, manyaklığın sınırı yok ki. İyi ki okumamışım.” Bu cümlelerin tek başına veya konuşmanın bütünü göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi bir şeyi değiştirmemektedir. Ortada felsefe karşıtı din anlayışı ile uyuşan ama Kur’an ile açıkça çelişen bir söylem vardır. “Acaba neden insana önce akıl verildi sonra da vahiy gönderildi?” Şimdi içinizden “Ne kadar saçma bir soru değil mi?” diyorsunuz; haklısınız. Geçenlerde, akla değer verenlerin dinen sapıttığını savunan bir arkadaşa bu soruyu sorduğumda o da “Çok basit ve saçma bir soru.” dedi. Ona “Neden çok basit ve saçma?” diye sordum. Arkadaş da “Dini sorumluluk için akıl şartı var. Ayrıca aklı olmasaydı insan vahyi nasıl anlayacaktı.” diye karşılık verdi ve birden durakladı. Sonrasını hiç sormayın; arkadaşın zihni allak bullak olmuş, basit bir akıl yürütmeyle içine düştüğü büyük çelişkiyi anında fark etmişti. Bu güne kadar bir cemaat tarafından dayatılan, aklı küçümseyen ve kötüleyen din anlayışı yer ile yeksan olmuştu. İnsanın vahye muhatap olmasının ve kendisine vahyin gereklerini yerine getirme sorumluluğu verilmesinin sebebi akıl sahibi olmasıdır. Kur’an bize, insanın aklını kullanması, düşünmesi ve bilgi üretmesi ile farklılaştırıldığını öğretir. İnsan olmanın gereği aklı kullanmak, Müslüman olmanın gereği de vahyi akılla anlamak ve vahye uygun yaşamaktır. Vahiy aklı denetleyen dosdoğru bilgidir. Allah insanı akıllı bir varlık olarak yaratıp hadi git dünyada istediğin gibi yaşa deyip de başıboş bırakmamıştır. İnsanın görevi, vahyin ışığında, aklını kullanarak; dünyayı, varlığı, kainat kitabını olay ve olguları anlamak ve anlamlandırmaktır. Kur’an’ı anlamak için aklı kullanmak Allah’ın emri olduğu halde (Bakara, 2/242); Allah’ın sözlerini farklı boyutlarıyla ve hikmetini özümseyerek anlamak gerektiği Kur’an’da açıkça yazılı olduğu halde (Nisa, 4/82); Kur’an, anlamayı Müslümanı Kafirlerden ayıran niteliklerden biri olarak gösterdiği halde (A'raf, 7/179); Kur’an’ın öğütlerini anlamak için aklı kullanmak gerektiği açıkça belirtildiği halde (Enbiya, 21/10) nasıl oluyor da Müslümanım diyenler “Aklı bir kenara koymadan” cennete giremeyiz diyebiliyor? Bu, Kur’an’dan uzaklaşmanın getirdiği bir akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Çare Kur’an’a dönüp dini Allah’a has kılmaktır. Çare Kur’an’ı hakem kabul etmektir. Çare Kur’an’ı anlayacağımız dilden okumak, aklımızla anlamaya çalışmak ve üzerinde düşünmektir. 09 Ekim 2016 / İstanbul Muhammet YILMAZ Öğretmen/Eğitimci-Yazar https://www.facebook.com/sayfamuhammetyilmaz https://twitter.com/muhammet_yilmaz
|