SEMİNER VE KONFERANSLAR
Tüm Seminerler için Tıklayınız.
FACEBOOK
TWİTTER
DUYURULAR

Vizyon sahibi ve lider bir öğretmen olmak sizin elinizde!

Eğitimci Muhammet YILMAZ liderliğinde altı farklı konuda altı farklı atölye sizi bekliyor!

Afişlere tıklayarak eğitimlerle ilgili ayrıntılara ulaşabilirsiniz. 

           

           

ÖĞRETMENLER MESLEĞİN ZORLUKLARINI NASIL AŞABİLİRLER?

ÖĞRETMENLER MESLEĞİN ZORLUKLARINI

NASIL AŞABİLİRLER?

Öğretmenliğin kolay mi yoksa zor bir meslek olduğuna dair tartışmalara hiç girmeyeceğim. Her mesleğin zorlukları ve kolaylıkları vardır. Bazı meslekler bedeni, bazıları da zihni açıdan zor olarak nitelendirilir. Öğretmenlik, hem bedeni, hem zihni hem de ruhsal açıdan zorlukları olan bir meslektir. Bu bağlamda öğretmenliğin, zorlukları fazla olan mesleklerden biri olarak görülmesi daha makuldür.

Bu yazımızda öğretmenlik mesleğinin başlıca zorluklarını sıralayıp bu zorlukları öğretmenlerimizin nasıl aşabileceklerine dair düşüncelerimizi paylaşmaya çalışacağız. Önerilerimizin, öğretmenlerin karşılaştığı zorlukları ortadan kaldıracağını iddia etmiyoruz; zorlukları aşmak için öğretmenlerimize bir fikir verebileceğini ümit ediyoruz.

1.      Öğretmenlik, bedeni ve zihni yoran, insanın duygularını çatışma haline sokabilen bir meslektir.

Mesleğimizin bu zorluğunu aşmak için öğretmen arkadaşların kendilerini, insanları; özellikle çocukları ve gençleri sevmesini, öğrenmeyi ve öğretmeyi bir yaşam biçimi haline getirmesini öneriyoruz.

Mesleğimizi keyifli hale getirmeye çalışalım; öğrencilerimizle daha iyi iletişim kuralım, onların beklentilerine cevap vermeye çalışalım. Öğrencilerimizi anlayalım, onlara değer verelim, onların mutlu olmasına yardımcı olalım. Böylece biz de işimizden keyif alır, mutlu olur ve kendimizi iyi hissederiz.

 

2.      Öğretmenlik, manevi sorumlulukları olan vicdanen görevini yapıp yapmamakla ilgili insana sürekli kendini sorgulatan bir meslektir.

Öğretmen olarak, bize verilen görevi yerine getirmeye gayret etmekle sorumluyuz. Görevlerimizi gücümüz yettiğince yerine getirdikten sonra ortaya çıkan olumsuz sonuçlardan kendimizi sorumlu tutmamalı, vicdan azabı çekmemeliyiz. Örneğin, bir öğretmen öğrencilerine ahlakı, edebi, güzel konuşmayı öğretmek için gerekeni yapar ve kendisi de örnek olmasına rağmen okulda veya okul dışında öğrenciler kötü sözler söylemeye devam ederse öğretmen bundan kendini sorumlu tutmamalıdır. Demek ki bizim dışımızdaki etkenler daha baskın çıkmaktadır ve belki de biz onlarla mücadele etmeliyiz.

3.       Öğrencilerin kişilik, beden, zihin ve duygu gelişimlerine zemin hazırlamak ve bunlarla birlikte davranışlarını da istendik yönde değiştirmeye çalışmak zor bir iştir. Çiftçi toprağı işler, marangoz ağaca şekil verir, bilgisayar mühendisi donanım ve yazılımına kafa yorar, tıp doktoru bir hastalığı teşhis eder ve tedavi yöntemi belirler. Bunların hepsinin zorlukları vardır. Ama insan evrenin en karmaşık varlığıdır. Bu karmaşık varlığın bütün yönleriyle ilgilenen, onu terbiye etmekle uğraşan meslek öğretmenliktir.

Öğretmenler olarak bizim bu zorluğu aşmamız veya etkilerini biraz olsun hafifletmemiz için gelişim psikolojisi ile ilgili bilgilerimizi tazelemizde, iletişim becerilerimizi geliştirmemizde ve öğretim yöntemlerini çeşitlendirmemizde yarar vardır. Bu konularda kendimizi geliştirirsek; insanı tanıma, çocuğu anlama ve ona bir şeyler öğretme konusunda daha başarılı oluruz.

4.       Çocukların öğretmeni olmak bazen yeterli olmaz. Annesi, babası, arkadaşı olmamız gerekebilir. Bunları hep birlikte başarmak da oldukça zordur.

Her çocuğun bir annesi, bir babası ve arkadaşları vardır. Aslında öğretmen anne, baba veya arkadaş değildir. Ancak bezen anne, baba veya arkadaş gibi davranması gerekebilir. Biz öğretmenler bunları mesleğimiz gereği yerine getirmemiz gereken roller olarak görmeliyiz. Okulda yemeğini üstüne döken bir ilkokul öğrencisini bir anne şefkati ile temizleyebilmeli, bir lise öğrencisi dertleşecek ama aynı zamanda kendisine rehberlik edebilecek bir arkadaş aradığında da bu görevi yerine getirebilmeliyiz.

5.      Sınava dayalı ve yarışmacı bir sistemde eğitim vermek çok zor bir iştir.

Eğitim sistemi öğretmenden, öğrencileri hem sınava hem de hayata hazırlamasını bekliyor. Sınavla hayatını kazanacağına koşullanmış olan öğrenciler ve anne babalar da sınav başarısına öncelik veriyor. Böylece işin eğitim ve terbiye boyutu önemsiz hale gelirken sınav başarısı vazgeçilmez bir hedef konumuna yükseliyor. Müfredatla belirlenen kazanımlar daha çok çocuğu hayata hazırlayıcı bir eğitim amacıyla oluşturulmuştur. Aslında kazanımları elde eden öğrencinin sınavda da başarılı olması beklenir. Bu sebeple öğretmenler olarak bize verilen müfredatta belirlenmiş kazanımları esas almalıyız. Kazanım merkezli bir anlayışla ve hakkıyla yapılan öğretim faaliyetlerinin öğrenciyi hem sınava hem de hayata hazırlamamız açısından bizi bir nebze de olsa başarıya ulaştıracaktır. Ancak şunu da unutmamalıyız ki, bu bir sistem sorunudur ve biz öğretmenlerin bu sorunu derslerde veya okulda çözmek gibi bir imkanımız pek yoktur. Ama bu çarpık sistemi değiştirmek için ayrıca mücadele etmemiz gerekir.

6.      Okul yönetiminin beceriksizliğinden kaynaklanan zorluklar:

Okulu yönetmek zor bir iştir. Onlarca öğretmenin eğitim vermesi ve yüzlerce hatta binlerce öğrenciyi de eğitim alması amacıyla dört duvar arasında yönetmek oldukça zordur. Ama yöneticilerimizin işi bununla bitmez. Asıl onları meşgul eden okulun boyası, bahçenin duvarı, hizmetlilerin parası ve kırtasiye masrafları gibi bir sürü iş vardır. Okul yöneticilerinin becerikli ve başarılı olması öğretmenin işini kolaylaştırır. Ama bir de beceriksiz bir müdür, yardımcıları ile birlikte aynı okulda toplanmışsa o zaman öğretmen bir sürü zorlukla karşılaşabilir.

Peki, bu durumda öğretmenler ne yapabilir? Eğer yöneticiler kendi haline bırakıldığında okul çok kötü bir duruma gelecekse ve birilerinin baskısıyla yöneticiler istifa edecekse o zaman öğretmen olarak bizler onlara karışmamalı ve yardım etmemeliyiz. Ama birilerinin üzerlerine baskı kurması ve onlarında istifa etme ihtimalleri çok düşüktür. Bu sebeple biz öğretmenler söz konusu yöneticilerle iyi iletişim halinde kalıp onları yönlendirebildiğimiz kadar doğru işlere yönlendirir ve onlara yardım edersek bir miktar zorlukları da aşmış oluruz.

7.      Kalabalık sınıflarda ders yapmak öğretmenin enerjisini tüketmesine sebep olan önemli bir zorluktur.

Öğrencilerin derslerde aktif olabilmesi ve her öğrencinin öğrenebilmesi için sınıf mevcutlarının en fazla 20-25 kişi olması gerekir. Bu sayı ne kadar artarsa öğrenme ile birlikte öğreten kişinin zorlukları da o kadar artar. Sınıf mevcutlarının kalabalık olması öğretmeni kişisel tutumları açısından demokratiklikten otokratikliğe, ders işleme yöntemleri açısından da öğrenci merkezlilikten öğretmen merkezliliğe sürükler. Hiç kimse bizden, yirmi beş kişilik bir sınıfta işlediğimiz bir dersi kırk kişilik bir sınıfta işlememizi beklememelidir.

Peki, kalabalık sınıfların getireceği zorluklara karşı ne yapabiliriz? İlk önce teorik ve pratik açıdan sınıf yönetimi ile ilgili kendimizi geliştirmeliyiz. Sınıf yönetiminin kapsamı, sınıf kuralları, öğretmen hataları ve öğrencilerin istenmeyen davranışlarına yönelik strateji belirleme konularında eğitim almalı ve kendimizi yenilemeliyiz. Ayrıca kalabalık sınıflarda disiplin sorunlarına yönelik deneyimlere de ihtiyacımız olduğunun farkında olmalıyız.

Bunların yanında, evdeki sorunları okula, okuldaki sorunları eve taşımamayı başarırsak, denetimleri çok fazla sorun etmemeyi ve daha çok bize yol gösterici amaçlı olduklarını öğrenirsek, sıkıntılarımızı deneyimli öğretmen arkadaşlarla paylaşıp çözüm önerilerini değerlendirirsek, okulda hoşumuza gidecek ders dışı etkinlikler yaparsak, öğrencilerimizle ders dışında daha fazla zaman geçirirsek, meslekte karşılaşacağımız pek çok sorunu aşar ve böylece işimizi kolaylaştırabiliriz.

Değerli öğretmen arkadaşlarım, sizlere sağlık ve mutlulukla yaşayacağınız, başarılı olacağınız ve zorluklarını aşacağınız bir eğitim öğretim yılı diler, hepinizi saygıyla selamlarım.

26 Eylül 2015

Muhammet YILMAZ

Öğretmen/Eğitimci-Yazar

https://twitter.com/muhammet_yilmaz