SEMİNER VE KONFERANSLAR
Tüm Seminerler için Tıklayınız.
FACEBOOK
TWİTTER
Duyurular

-----

Konferanslar Seminerler Atölyeler

Amaç, İçerik ve Eğitim Süreçleri için tıklayınız 

Konferans, Seminer ve Atölye çalışması isteklerinizi
muallimmy@gmail.com e-posta adresine yazabilirsiniz.

----

Muhammet Yılmaz'ın Seminer ve Konferans Programlarından Bazıları

(Seminerlerin yeri konusu ile ilgili bilgi almak için iletişim bölümünden bilgi talep edebilirsiniz.)

 
  • 24 Şubat 2024-KONYA
  • 17 Şubat 2024-ANKARA
  • 06-07 Şubat 2024-KOCAELİ
  • 20 Ocak 2024-ANKARA
  • 09 Ocak 2024-ÇATALCA
  • 06 Aralık 2023-AKSARAY
  • 30 Kasım 2023-KONYA
  • 21 Kasım 2023-GÜNGÖREN
  • 18 Kasım 2023-BURSA
  • 09 Ekim 2023-İSTANBUL
  • 13 Eylül 2023-ANKARA
  • 06 Eylül 2023-İSTANBUL
  • 05 Eylül 2023-KOCAELİ
  • 01 Eylül 2023-ANKARA
  • 21 Temmuz 2023-RİZE
  • 02 Mayıs 2023-DENİZLİ
  • 15 Nisan2023-İSTANBUL

 

Türkiye Sadece Bir Ülkenin Değil Aynı Zamanda Bir Ümidin İsmidir

Türkiye Sadece Bir Ülkenin Değil Aynı Zamanda Bir Ümidin İsmidir

 Dünya tarihinde bazı milletler özel bir işlev üstlenmişlerdir. Bu milletlerin çoğu sosyal ve siyasi organizasyon kurabilme yetenekleri sayesinde devlet kurma geleneği olan, medeniyet inşa etmiş, oluşturdukları ekonomik ve askeri güçleriyle kendi bölgesinde veya bütün dünyada etkin olmuş milletlerdir.

Türkiye Devleti birçok milletin yaşadığı, medeniyetlerin kurulduğu ve uğrunda dünyanın başka bir yerinde benzeri az görünen büyük ve kanlı savaşların cereyan ettiği bir coğrafya olan Anadolu’da on birinci yüzyılda kurulmuştur. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti isimleriyle birbirinin devamı olarak var olmuşlardır.

Türkiye Devleti, İslamlaşarak Anadolu’ya gelen Türklerin, daha önce de burada yaşayan başta Kürtler ve Araplar olmak üzere kardeşleriyle birlikte yaşadıkları bir devlet niteliğindedir. Söz konusu halkalar kader birliği içinde Anadolu’nun medeniyet birikiminden de yararlanarak yeni bir medeniyet inşa etmişlerdir. Osmanlı ile zirve noktasına ulaşan bu sosyal ve siyasi organizasyon, devlet gücüyle Orta Avrupa’dan İran’a, Karadeniz’in kuzeyinden Afrika’nın ortalarına kadar büyük bir coğrafyaya hükmetmiştir. Ancak Osmanlı’nın etkisi sadece devlet gücü ile hâkim olduğu coğrafya ile sınırlı değildir. Halifeliği elinde bulunduruyor olmasından dolayı Fas’tan Endonezya’ya kadar bütün İslam Coğrafyası Osmanlı’nın etki alanı içinde olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altındaki ülkelere medeniyet ve hizmet götürmek açısından diğer imparatorluklardan farklıdır. Diğer imparatorlukların çoğu işgal ettikleri ülkelerin halklarını sömürürken Osmanlı hâkim olduğu yerlere adalet, medeniyet ve hizmet götürmüştür. Bu durum Osmanlı hâkimiyeti altında yaşamış olan halkların hafızasında yer etmiştir. Bu sebeple Osmanlı’nın etki alanındaki ülke halkları üzerinde sadece yöneten bir güç değildir, onlar için manevi ve duygusal bir anlamı vardır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı’dan devraldığı böyle bir miras üzerinde ve onun devamı olarak kurulmuştur. Ancak kuruluşundan itibaren uzun bir süre kendini Anadolu’ya hapsetmiş bir ulus devlet olarak varlığını devam ettirmeyi tercih eden bir dış politika gütmüştür. Anadolu insanı da neredeyse köksüz ve etkisiz bir millet olduğuna inanacaktı ki bir neslin uyanması ve uyarması ile yeniden büyük bir mirasın sahibi olan büyük bir millet olduğunun farkına varmaya başladı. Türkiye Devleti de artık bu mirasa duyarsız kalmamak gerektiğine karar verdi ve Osmanlı’dan devraldığı mirasa sahip çıkmaya başladı.

Türkiye sahip olduğu potansiyel gücü ve tarihsel misyonu açısından küresel bir ülke olmaya en müsait ülkedir. Bilimsel, teknolojik, ekonomik ve askeri alanlarda atılımlarını tamamladığı zaman dışa bağımlılık konusunda özgürleşecek ve çok yakın bir gelecekte küresel bir güç olma eşiğini aşacaktır. İşte dünyayı yöneten emperyalist güçleri en fazla korkutan da budur. Onlar da biliyorlar ki Türkiye bu eşiği aştığı takdirde onu küresel bir güç olmaktan alıkoyacak herhangi bir engel yoktur.

Peki, Türkiye’nin küresel bir güç haline gelmesi emperyalist güçleri neden bu kadar tedirgin etmektedir? Neden Çin, Hindistan veya Brezilya’nın küresel bir güç olma ihtimalleri onları çok fazla tedirgin etmiyor da Türkiye’nin olmasından bu kadar korkuyorlar? Bu sorunun cevabını bulmak çok zor değildir. Türkiye’nin diğer devletlerde olamayan tarihsel bir birikimi ve dünyayı yönetme tecrübesi vardır. Balkanlardan Çin’e, Kazan’dan Tanzanya’ya kadar yaşayan halkların gözünde ve gönlünde Türkiye büyük bir ülkedir ve kendilerini bu mazlum durumdan kurtarabilecek yegâne güçtür. Türkiye, gerçekleştireceği atılımlara bir de bu manevi güç eklendiğinde vahşi emperyalistler tarafından geleceğin potansiyel tehlikesi olarak algılanmaktadır.

Korkunun ecele faydası yoktur. Ok yaydan çıkmıştır. Küresel güçler ve onların içerdeki işbirlikçileri istemese de Türkiye sahip olduğu potansiyel güç ile daha adil ve yaşanabilir bir dünya düzeni kurulmasını sağlayacaktır. Ne mutlu buna katkıda bulunan kutlu insanlara.

Muhammet YILMAZ

Öğretmen-Eğitimci-Yazar

Web: www.muhammetyilmaz.com

Twitter: https://twitter.com/muhammet_yilmaz