SEMİNER, KONFERANS ve ATÖLYELERİMİZDEN BAZILARI
-----
Konferanslar | Seminerler | Atölyeler |
![]() |
![]() |
![]() |
Amaç, İçerik ve Eğitim Süreçleri için tıklayınız
----
Muhammet Yılmaz'ın Seminer ve Konferans Programlarından Bazıları
(Seminerlerin yeri konusu ile ilgili bilgi almak için iletişim bölümünden bilgi talep edebilirsiniz.)
|
|
Y KUŞAĞI ÜZERİNDEN BİR TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ SORGULAMASI
Konu ile ilgili uzmanlar Türkiye’deki kuşakları sessiz, kentleşen, X, Y ve Z kuşakları gibi isimlerle adlandırmaktadırlar. Uzmanlara göre 1927-1945 arasında doğanlar sessiz kuşağı oluşturuyor ve bu kuşak “uyumlu” özelliği ile göze çarpıyor. 1946-1964 yılları arasında doğan kuşağın insanları “kuralcı” kimlikleriyle ön plandalar ve şu anda Türkiye’yi bu kuşak yönetmekte. X kuşağını oluşturanlar 1965-1979 arasında doğmuşlar ve bunlar da “rekabetçi” özellikleri ile bilinmekteler. 1980-1999 yılları arasında doğan Y kuşağı insanları “yaratıcı” özelliği, 2000’den sonra doğan Z kuşağı ise “duygusallıkları” ile diğerlerinden ayrılmaktalar.
Gezi olaylarındaki eylemlerde Y kuşağı ön plana çıkmıştır. Uzmanlar bu kuşağın özelliklerini şöyle sıralamaktadır: Onlar için anne babaları çok önemli. Birer yetişkin olmalarına rağmen çoğunlukla anne babalarıyla oturuyorlar. Kira ve faturaları ödemekle uğraşmak istemiyorlar. Bu sebeple “ileri ergen” olarak nitelendiriliyorlar. Kendilerini dünyanın merkezi olarak algılıyorlar. Özgüvenleri var ama bu özgüvenlerini ailelerinden aldıkları destekten devşiriyorlar.
Kendi kafalarına uymayanlara dayanamıyorlar. Kendi çıkarlarına ve keyiflerine dokunmadıkça çoğulculuktan yanalar. Kendi farklılıklarına ne olursa olsun saygı gösterilmesini istiyorlar ama kendileri sevmedikçe ve beğenmedikçe başkalarına saygı duymuyorlar. Onları dar kalıplara hapsedecek ve tek tipleştirecek gruplaşmalara ve örgütlenmelere karşılar. Kendi yeteneklerinin ve kişisel özelliklerinin çevresindekiler tarafından bilinmesinden ve kendilerine değer verilmesinden son derece hoşlanıyorlar.
Facebook ve Twitter üzerinden çok hızlı bir şekilde organize olabiliyorlar. Ortak amaçlar ve çıkarlar etrafında bir araya gelebiliyorlar. En önemli özelliklerinin her şeyi sorgulamak olduğu söyleniyor ama sanal âlemdeki bilgilerin doğruluğunu sorgulamakta bu kadar başarılı değiller. Bilgisayar ve cep telefonu ile büyüdüklerinden dikkatlerini toplamakta zorlanıyorlar bu nedenle çabuk dağılıyorlar ve zamanlarını da iyi kullanamıyorlar.
Y kuşağı çalışanları öğrenmek, gelişmek, hızlı yükselmek ve kırklı yaşlarda emekli olmayı isterler. Çevresindekilerden beklentileri yüksektir. Başarısızlıklarının kendilerine eleştirel değil yapıcı bir şekilde söylenmesini arzularlar. Emir almaktan hoşlanmazlar ama birilerinin kendilerine rehberlik yapmasını beklerler. Genellikle sabırsızdırlar; birçok şeyin “hemen şimdi” olmasını isterler, isteklerini ertelemeleri gerektiğini düşünmezler. Uzun süreli sadakat göstermeyen bir yapıya sahipler. Kolay kolay tatmin olmazlar. Rahatlarına düşkünler. Çalışmayı ve sosyalleşmeyi pek sevmezler. Kendine ait bir dünyaları vardır. Kendi fikirlerine çok önem verirler ve fikirlerinin mutlaka sorulmasını isterler. Kolay öğrenmeleri, teknolojiye yatkın olmaları, gelişmeye açık olmaları Y kuşağının en önemli özelliklerinden olduğu için potansiyellerinden yararlanma konusunda değerlendirilmeye açıktırlar.
Bu konuda şahsen bir araştırma yapmadım ama yaklaşık çeyrek asırdır liselerde ders ve ders dışı etkinliklerde öğrencilerle oldukça yakın ilişkiler kurarak öğretmenlik yapan bir kişi olarak birçoğuna bizzat şahit olduğum bu tespitlerin önemli bir kısmına katılıyorum. Y kuşağının Türkiye’de, Türk Eğitim Sistemi içinde örgün eğitim aldıkları ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen ders programlarını uygulayan okullara devam ettikleri göz önünde bulundurarak temel bir soru ile konunun irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum:
Y kuşağı Türk Milli Eğitim Sistemi’nin bir ürünü müdür?
Bu sorunun analizini yapmak için Türk Eğitim Sistemi’nin genel amaçları ile Y kuşağının özelliklerinin karşılaştırılması gerekmektedir. Milli Eğitim Temel Kanununun ikinci maddesinde Türk Milli Eğitiminin genel amacı ifade edilmiştir. Kanaatimize göre Y kuşağının bahsedilen özelliklerini göz önüne aldığımızda Türk Milli Eğitiminin genel amaçları ile örtüştüklerini söylemek oldukça zordur.
Türk Milli Eğitiminin genel amaçları üç ana bölümde ifade edilmiştir. Bunlardan birincisi milli ve manevi değerler ile devlete bağlılığı hedefler. Yukarıda ifade edilen özellikleri göz önünde bulundurup kendi gözlemlerime dayanarak söyleyecek olursam Y kuşağının kanunda ifade edilen değerlere bağlılık amacına ulaşamadığı kanaatindeyim. İkinci bölümde ifade edilen amaçlar beden, zihin ve ahlak bakımından hedefler ortaya koyar. Y kuşağının Gezi Parkı eylemlerindeki uygulamaları özellikle ahlaki açıdan çoğunun bu amaca ulaşmada pek de başarılı olamadıklarını göstermiştir. Üçüncü bölümdeki hedefler de bireylerin kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmeleri gerektiğini anlatmaktadır. Otuzlu yaşlarına gelmelerine rağmen ebeveynlerine bağımlı olmaktan kurtulamamaları ve sorumluluk almaktan kaçınmaları bile bu konuda aldıkları eğitimin başarılı olmadığını göstermeye yeterlidir kanaatindeyim.
Bu şartlarda yeni bazı soruların sorulması zorunlu hale gelir. Acaba Türk Milli Eğitimi işlevini yitirmiş midir? Bu durum bir başarısızlık olduğuna göre ülkeyi yönetenlerin, eğitim teorisyenlerinin ve uygulayıcı öğretmenlerin bu sonuçtaki payı nedir? Eğitimle ilgili herkesin üzerinde düşünmesi gereken bu sorulara verilecek cevapların eğitim açısından geleceğimizi şekillendireceği için üzerinde önemle durulması gerektiği kanaatindeyim.
KAYNAKÇA
1. http://www.isteinsan.com.tr/isteinsan_gazete/y_kusaginin_fendi_patronlari_yendi.html
2. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23465715.asp
3. http://www.bugun.com.tr/y-kusagi-yazisi-704123
4. http://www.kigem.com/adan-zye-y-kusagi.html
5. http://www.acarbaltas.com/makaleler.php?id=97#.Uek2ZNJM8Z4