Öğretmenliğin incelikleri, püf noktaları, yaşanmış olaylar, pratik uygulamalar, öğretmen ve öğrenci anıları, öğrencilerin istenmeyen davranışlarına karşı stratejiler
ve çok daha fazlası;
BU KİTAPTA!
ETKİLİ ÖĞRETMENLİK: Bu eser, öğretmenlik mesleği ile ilgili konuları ana hatlarıyla incelemeye, akademik ve teorik bilgileri deneyimlerle bütünleştirerek bunları hatıralar ve mesleğin incelikleriyle ortaya koyma gayretinin ürünüdür. Kitap, insan ve eğitimi, etkili öğretmenliğin incelikleri öğretmen- öğrenci iletişimi, sınıf yönetimi ve öğretim yöntemleri konularına dair birikimi okuyucusuyla buluşturmaktadır.
Yazılı Sınavların Dayanılmaz Ağırlığı Yerleşik anlayış ve uygulamalara sorgulamadan sıkı sıkıya bağlı kalmak, insanın ve toplumun yerinde saymasına ve bir anlamda geri kalmasına sebep olur. Yeniliklere açık olmak ve farklı uygulamaların daha yararlı olabileceğine dair zihinsel hazır oluş ise insanı geliştirir ve başarıya ulaştırır. İnsan, amaca odaklanacağı yerde araçları kutsallaştırırsa kendisine çok pahalıya mal olacak stratejik bir hata yapmış olur. Yerleşik anlayış ve uygulamaların çoğu, ardında birtakım amaçların olduğu birer araçtır. Bunlar, sorgulanmadan alışkanlık haline gelmiş bir şekilde yaşanmaya devam ederse vazgeçilmez konuma gelir ve zamanla kutsallaşırlar. Kutsallaşan çoğu şey de zamanla dokunulmaz olarak algılanmaya başlarlar ve böylece tabu haline gelirler. Ülkemizdeki eğitim öğretim faaliyetlerinde ölçme ve değerlendirme araçları olan yazılı ve sözlü değerlendirmelerin tabu haline gelmiş araçlar olduğu söylenebilir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrencileri tahtaya kaldırıp sözlü yapma ve buna göre öğrenciye puan verme şeklindeki uygulamayı kaldırmasının üzerinden çeyrek asra yakın bir zaman geçmesine rağmen bazı öğretmenlerin hala öğrencileri tahtaya kaldırıp sözlü sınav yapması buna verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Öğretmenlerin bir kısmı yerleşik anlayışın ve ezberlerin dışına çıkamamaktadır. Öğrenciyi sadece yazılı yaparak ve tahtaya kaldırıp sözlü yaparak değerlendirebileceğini düşünmektedir. Çünkü kendisi fakültede teorik olarak kitaplardan farklı ölçme ve değerlendirme teknikleri okusa da öğretmeninden böyle gördüğü ve kolayına da geldiği için maalesef kalıpların dışına çıkamamaktadır. Bir ölçme aracı olan yazılı sınavların kutsallaştırılıp tabu haline getirilmesinin daha da vahim sonuçları doğmaktadır. Bir çok öğretmen öğrencilerin dönem sonu bütün puanlarını yazılı sınavlardan aldığı puanlara bakarak vermektedir. Oysa öğretmenin öğrenciyi birbirinden bağımsız olarak en az iki performans puanı, varsa bir proje ödevi ve uygulama puanlarıyla değerlendirmesi esastır. Performans puanları da sadece öğrencinin sınıf içi etkinliklere katılmasına göre değil okul içi etkinlikleri, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri ve yarışmalardaki başarısı da göz önünde bulundurarak verilmesi gerekmektedir. Bazı öğrenciler yazılı sınavda daha başarılı olurken bazıları sınav kaygısı ve yazarak kendini ifade etmedeki yetersizlikleri gibi sebeplerle başarı gösteremeyebilir. Bu öğrencilerin performans çalışmaları ve diğer etkinliklerde gösterdiği başarılar da değerlendirilmelidir. Tam tersine bilgileri ezberleyerek ve teorik çalışmalara ağırlık vererek yazılı sınavda çok başarılı olan öğrencilerin de diğer ölçme araçları ile becerilerinin ölçülmesi sağlanmalı ve bu konuda kendilerini geliştirmelerine yardımcı olunmalıdır. Çünkü eğitimin amacı çok şey bilen ve yazılı sınavlarda başarılı olan ancak hayata hazırlanamadığı için kendi ayakları üzerinde duramayan, kendi ihtiyaçlarını göremeyen öğrenciler yetiştirmek değildir. Tam aksine eğitimin amacı, yeteneklerinin farkında, becerilerini geliştirebilen, bilgiye ulaşma yollarını bilen, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen, karşılaştığı sorunlara çözümler üretebilen hayata hazır bireyler yetiştirmektir. Sorunun sınava dayalı çarpık eğitim sistemiyle çok yakından ilgili olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Sınavlara göre başarılı olup olmadığına karar verilen öğrencilerin de yazılı sınavlara daha fazla odaklandıkları bir gerçektir. Ama öğretmenler yazılı sınava bağımlı ölçme ve değerlendirme anlayışını aşabilirler. Bunun için önce bir zihinsel dönüşüme ve eğitime ihtiyaç vardır. Eğitimde ölçme ve değerlendirme amaç değil bir araçtır. Eğitimde amaç, öğrencinin zihninde, duygularında ve davranışlarında olumlu ve istendik yönde değişme ve gelişme göstermesini sağlamaktır. Ölçme ve değerlendirmede sonuç değil süreç önemlidir. Bu sebeple süreç değerlendirmesi esastır. Süreç değerlendirmesinde çeşitli araçlarla öğrencinin bir yıl boyunca gelişimi takip edilmeli ve ona göre bir karara varılmalıdır. Öğrencileri ölçülmesi gerek birer varlık, bir makine olarak gören anlayışlardan anne babaların ve öğretmenlerin kurtulması gerekir. Eğitim fakültelerinde ölçme değerlendirme derslerine/konularına daha fazla ağırlık verilmeli ve uygulama yapılarak bu dersler verilmelidir. Öğretmenler ölçme değerlendirme ile ilgili hizmet içi eğitime ihtiyacı vardır. Bu eğitim yüzlerce öğretmeni salonlara doldurup onlara nutuk çekerek değil, planlı programlı, yetkin eğitimcilerle atölye çalışmaları şeklinde ve uygulamalı olarak yapılmalıdır. Ölçmelerinizin güvenilir ve geçerli, değerlendirmelerinizin insani ve adaletli olması dileklerimle… 21.05.2015 Muhammet YILMAZ Öğretmen/Eğitimci-Yazar |